Yabani Armut ve Aşılanma

İlk kez 1980’lerin başlarında fark etmiştim. Gökçeada’da Öğretmen Lisesine başlamıştım o tarihlerde. Güneydoğu’dan en batıya. Harran’ın kadim toprağın bağrından denizin ortasına. Bunu başka zaman anlatırım, uzun hikâye.

Üstü yosunlu, bir dalı yabani armut, ahlat; bir dalı aşılı. Aynı dalda aynı kökten iki meyve. Ne aşılarsan onu veriyor. Pek sürprizi yok.

Biz insanlar öyle kolay aşılanmıyoruz sanki. Kiminde tutmuyor ya da garip bir şey çıkıyor ortaya. Şekli insana benziyor. Ancak ne dostluğu, ne muhabbeti, ne insanlığı tam. Ne tadı ne tuzu olan yemek gibi. Bu durumda ellerimizde bir sihirli dernek var gibi herkes bir diğerinin yabani gördüğü halini sevdiği türe aşılamaya tohumlama çalışıyor.

Ülkeyi yönetenler siyasetçiler de, eğitim sisteminde de, evlilik ve diğer ilişkilerde de kısmen veya tamamen durum farklı değil. Gizli açık bir asimilasyon var. Güçlünün dikte ettiği tarafa doğru. Farklılığa izin verilmeyen herkesin benzetilmeye çalışıldığı o günün doğrusuna doğru bir baskı.

Oysa özellikle ilişkilerde sen onu aşılarken o da seni aşılıyor farkında olmadan. Birbirinden etkileniyor insanlar. Her durumda ortaya ilk halinden farklı yeni yeni türler çıkıyor. Belki de doğru olan bu.

Şöyle gerinip de kendimize dev aynası değil ama normal bir düz aynada baktığımızda ne görüyoruz? Bu günkü aşılı hallerimiz daha mı iyi? Kendi halimizde kalsak, yabani armut gibi çok mu yabani oluruz? Neye göre kime göre.

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s