Kızımla Haller (2): “Baba! Beee’ler Gelsin”

Kızım 3-4 yaşlarında, incecik bir gül dalıydı. Hala da öyle. Her ebeveynde bir miktar olan kaygı, bizde de vardı: Acaba az mı yiyor? Gelişimi yeterli mi? Daha çok kilo alsın diye börekler, mantılar, pilavlar da verirdik. Sonra anlaşıldı ki glütene duyarlılığı çok yüksek. Harbi harbi Çölyak. Şimdikilerin test yaptırıp “Benim 1200 m. rakımda yetişmiş dağ çileğine, horoz yumurtasına, çarkıfelek meyvesinin çekirdeğine bilmem neye duyarlılığım yüksekmiş” tarzı bir duyarlılık değil. Bizim ona her verdiğimiz, yemesini istediğimiz unlu besinler meğerse bünyesinin reddettiği, hatta diğer gıdaların besin değerinden çalan, zarar veren, kızımın bir şekilde farkında olup istemediği şeylermiş.

Ben o zamanlarda da bol bol yemekler yapardım. En büyük eğlencelerden biri de kızımla birlikte yemek yemek olurdu. O günlerde tablet, akıllı telefon yoktu. TV önünde reklam izleterek yemek yedirmek de aklımıza gelmedi. Şimdikiler kadar “zeki” değildik. Ben de yemek süreci için çeşitli yöntemler, oyunlar geliştirmiştim. Bu onlardan biri. 

Yemek yerken biraz iştahsızsa, o gün az yiyecek gibiyse sol elimin parmakları parmakları yüksek ve kötü bir sesle “Beeeeeğğ” diye bağırarak masaya gelir, “güzel yemek kokusu aldık, açız” derlerdi. Yemekleri koklar, içindekileri tahmin etmeye çalışır ve canları çekerdi. O sol elin parmakları bağırır, durmadan kızımı rahatsız ederdi. “Beee”leri susturmanın yolu onlara birer kaşık yemek vermek, karınlarını doyurmaktı. Kızım “Beee”leyen her bir parmağa birer kaşık yemek verir, onların yerine yerdi. “Beee”ler yemekten aldığı kokuları, lezzeti, yemeğin kendilerine nasıl yararlı olacağını söyler ve kızıma onlara yemek verdiği için teşekkür ederlerdi. Bazen başparmak ve orta parmak iki kaşık isterdi; biri uzun boylu, biri de tombul olduğu için. Kızım, onlarla sohbet ederek, onların yerine kaşık kaşık yer, tabaktaki yemek de böylece azalırdı. 

Bazı günler öyle olurdu ki kızım yemeği bitiremeyeceğini anlar ama yemek de isterse, belki de biraz oyun olsun diye “Baba! Beee’ler gelsin” derdi. Kısa zamanda yediğine ve miktarına daha az karışır olduk. 

Zaman içinde onun yemeklere ilgisi arttı. Bugün, biraz da yüksek glüten duyarlılığı dolayısıyla ne yediğine dikkat etmesi gerektiğinden, mutfakta gayet güzel şeyler yapıyor. En son glütensiz künefe yapmıştı. Şaştım kaldım. Serde, köklerde hiç görmese bile Urfalılık da var. 

O günlerde yemek yaparken arada ondan destek isterdim. Destek almak, bazı basit kesme, yıkama, karıştırma işlemlerini veya kontrolleri onunla birlikte yapmak, yemeğe emek vermesi, katkısının olması önemliydi. Öyle olunca daha çok seviyor, ilgileniyor, yiyor ve kendini daha da değerli hissediyordu. Ayrıca birlikte çok güzel zaman geçiriyorduk. 

Hayatımızın birçok evresinde farklı zamanlarda yapmamız gereken şeyler olduğunu görürüz. Hayat bize iyi kötü çok şey sunar. Önümüze konan tabağı bitirmenin, sağlıklı beslenmenin, yeterli gıda almanın önemini biliriz. Daha aktif bir yaşam, daha hareketli olmak, spor yapmak, doğada olmak ve benzeri değişik şeylerin bize iyi geldiğini görür, fark ederiz. Yapmamamız gerekenleri de az çok biliriz. Alışkanlıklarımızın bazılarını değiştirmemiz gerekir. Çok tatlı ve unlu şeyler yiyor, sigara içiyor olabiliriz. Belki de belirlediğimiz hedefler için yeterli gayret göstermiyoruzdur. Niyet yerinde olsa da her durumda karar alıp yeterli enerjiyi kendimizde bulamayız. Ya ötelenir ya yapmamak için mazeretler bulunur, savunmalar geliştirilir. Sonuçta sürekli suçlu hissederiz kendimizi; iradesiz, yetersiz, kararsız. Belki de kendimize eleştirimiz artar ve kendimizden memnun olmaz beğenmeyiz bir süre sonra. Biz kendimizi beğenmediğimiz için bizi de beğenen olmaz. 

O durumda belki ihtiyacımız olan “Beee”lerin gelmesidir. Onlar gelince biliriz ki onların yardımı ile neşe içinde daha kolay hallolacak birçok şey. Bu “Beee”ler bazen en yakın arkadaşlarımız, bazen işle ilgili üstatlarımız, bazen ailemiz, sevdiğimiz yakınızdaki biri olabilir. Bazen de profesyonel destek alırız. Beee’lerin gelmesi için illa açlıktan ölmeye gerek yok. Zamanında paylaşılan her ne sorun ve konu ise çözüm de o kadar kolay olur. Beee’ler, bir ritüel gibi bizim de belki kendi başımıza yetersiz kalacağımızı fark ettiğimiz anda destek almaktan yardım istemekten ürkmememiz gerekir. Genellikle destek veren, başkalarına empati ile destek olan zor günlerde birilerinin yanında olanlar aynı ölçüde almayı ve istemeyi geliştirememiş olurlar. En çok destek olan bazen en çok desteğe ihtiyacı olan olabilir.

Orada kendimize “beee”lerin gelmesi için izin vermemiz, bunu kabul etmemiz açık olmamız iyi gelecektir.

Sahi siz “beee”ler gelsin der misiniz? “Garip başa bir hal gelse zamanda” orada “beee”leriniz var mı?

Sevgiyle, dostlukla, her ne yolun yolcusu iseniz yolunuzda yoldaşlarınız olsun.

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s