2 Temmuzlar Olur mu? Olur.

2 Temmuz 1993’de Sivas’ta, 10 binin üzerinde bir kalabalık; Cuma namazı sonrası gittikçe artarak Madımak Oteline gittiler. O gün oteli ve içindekileri insanları yaktıktan sonra huşu içerisinde, burunları bile kanamadan evlerine gidip, haberleri izlediler. Protesto edip insanları/kafirleri katlettikleri için belki sevap işleyip cennete gideceklerini düşündüler, onun hayali kurdular. Oturup TV izlediler, yemek yediler, çekirdek çitlediler, eşlerini, çocuklarını, torunlarını sevdiler.

Onların çocukları büyüdü. O babanın, amcanın, dedenin, annenin çocukları, onlarca yıldır yaşamaya devam ediyor ve belki onların da çocukları oldu. Belki babam/dedem ne yapardı gençlikte diye düşünüyorlardır. Belki de torunlarının başını okşayarak  “Hiç unutmam bir gün Aziz Nesin’in adını bile unuttuğum bir kitabını protesto etmek için, bir Cuma namazı sonrası toplanıp Madımak oteli yakmıştık. Kafirleri bu dünyada ateşe atmıştık. 33’ünü yakarak öldürdük. Bir grup elimizden kaçmıştı” diye anılarını anlatıyorlardır.

Bugün devlet büyüklerimizin resminin olduğu gazetenin üzerine bassan, alimallah hele bir de kazayla mangalı tutuşturmak için yaksan, daha çok ceza alırsın. O gün insan yakanlar ceza almadı. Bugün de yakmaya katletmeye teşebbüs edenler, demeç verenler, plan yapanlar almıyor. Değişen bir şey yok yani. Konu devletsel/kültürel bir bakış açısı. Bir parti, iktidar veya grupla ilgili değil. Sadece yakanları, katledenleri koruyup kollama düzeyi değişiyor.

Geçmişimizle yüzleşmedikten sonra geçmiş, kendini tekrar tekrar yeni olaylarla hatırlatır bize. “Bu son olsun” artık desek de yeniden, yine çıkar karşımıza. Şaşırıp kalıyoruz nasıl bu devirde bu tür varlıklar olabiliyor. O varlıklar ki Sivas’taki oteli yakan ve izleyen on binlerin, 1979’da Maraş’ta çarpı ile işaretlediği evlerdeki insanları/komşularını, 3 gün boyunca parçalayanların, katledenlerin, seyirci kalanların, çoğalarak bugüne gelen kendileri, eşleri, çocukları, torunları, dostları, akrabaları, arkadaşları ve onların seçtikleri yöneticiler değil mi?

Katliam başka bir şey. Bir arkadaşım o zaman, 1993’de “Aaa! Geçen gün de 33 kişi trafik kazasında ölmüştü” demişti. Nasıl dost olabilir, arkadaş kalabilirsin böyle düşünen biri ile? Gönül telin birlikte tınlar mı? Güzelliği beş para eder mi?

Nasıl bir toplumsal travmadır, hem yakan hem yakılanlar için. Biri Sivaslıyım dediğinde ürkerim. Genelde ilçeleri ile söylenir çünkü. Bazen hinliğim tutar sorarım; “Yakanlardan mı, yananlardan mısın” diye? Ayrımcılık değil, insanlık safında mısın, değil misin sorusu belki?

Bunu sormamıza gerek kalmayan günler görelim.

Birlikte güzel günlere, umuda, sevgiye, barışa, huzura sürelim gemilerimizi; maviliklere yelken açalım.

Bu son olsun.

2 Temmuz 2019

2 Temmuz 2020 (revize)

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s