Zamanın birinde köylük yerde herkes evindeki tuzunu uzak dağlardan kayalardan toplar evine getirir kullanırmış. Hasan’da evde tuz bittiğinde alır çuvalını gider dağdaki kaya tuzlarından taşıyabileceği kadarını toplar sırtına vurur çuvalı getirirmiş. Hasan’ın eşi Fatma da Hasan tuzu getirince bol bol komşularına dağıtırmış. Getirilen tuz da çabuk bitermiş.
Bu defa tuz bittiğinde Hasan hasta imiş ve Fatma almış çuvalı kayalıklara gitmiş. Gitmiş ama saatlerce uğraşıp kan ter içinde sırtında az bir tuz ile geri dönmüş. Fatma’nın döndüğünü tuzun geldiğini gören komşuları da hemen Fatma’nın etrafını sarmış, tuz istemişler. Yorgun ter içindeki Fatma komşularına “– Bu Hasan’ın tuzu değil Fatma’nın tuzu. Dirhem yok. Hadi gidin”. demiş.
Mesel bu işte. Kendi alın terin olunca hem daha değerli olur hem de çarçur edilmez. Emek değeri yaratandır. İster sevgi ister iş, ister aş verdiğimiz emek ona yüklediğimiz değeri de büyük ölçüde belirler. Asıl olan kendi tuzumuzla kavrulmak, kendi ateşimizle yanmaktır.
16.05.2019