Eski zamanlarda tuvalete gidildiği orada su için ibrik alınır, ibriklerin başında da ibrikçibaşı olurdu. Kişi tuvalete gittiğinde oradaki ibriklerden birini alır, İbrikçibaşı “Onu alma bunu al” der. Aynı kişi ertesi gün tekrar gittiğinde bu kez dün önerileni almak ister. İbrikçibaşı “onu alma şuradaki al” der. Kişi her gittiğinde sürekli “onu alma bir başkasını al” diye duymaktan bıkar. “İbriklerin hepsi aynı. Neden her defasında bu şekilde onu alma bunu al diyorsun” der. İbrikçibaşı da “ben koskoca ibrikçibaşıyım. O kadar da forsum olsun değil mi” der.
Her kim ki makamının mevkiinin unvanının verdiği yetki ile öyle olmasında böyle olsun dediğinde benim aklıma nedense ibrikçibaşı fıkrası gelir. Bakın etrafınıza ne çok ibrikçibaşı vardır. Kamusal işler veya klasik devlet işleyişinde çok fazla ibrikçi başı vardır.
Her durumda sonucu belli konularda illaki benim dediğim olsun durumu farklı bir ruh halidir. Kişi kendini içerikle amaçla değil de yaratılan süreç ile oyalar. Hoş gelir bir zaman bu şeyler. Bununla geçiştirilir. İlla da o olmasın bu olsun dendiğinde bir zaman sonra “yeter” denir. “ben istediğim ibriği alıyorum. Sonuçta hepsi bir temizliğe hizmet edecek. Amaç da bu değil mi?” denir ve yola devam edilir.
Hayatın bir yerinde sorunu çözmek ve kolaylaştırmak ile sorun yaratmak ve işi yokuşa sürmek zorlaştırma ile karşılaşırız. Kişi bazen çözümün bir parçası olmak ister, el atar. Bazen sorunun bir parçası olur, dert katar.
Hayat yolunda seçenekler zaman zaman bizi de bu yol ayrımına sürükleyebiliriz. Nerede durduğumuz bütünsel tercihlerimizin de bir yansımasıdır. Yani sorunu çözmek isteyenler veya en azından nötr kalıp zarar vermeyenlerle sorunu yaratıp çözülmez hale getirenler basit, anlık bir tercih değildir. Bütünün yansımadır.
“Ne yapmalı? Nasıl yapılır? Ne olsa daha iyi olur? demek size çözümle ilgili seçenekler sunar. Düşünceler çözüme odaklanır. Kısmen neden olmadığını da iyi bilmek önemlidir. Ancak asıl önemli olan ileriye bakmaktır.
Çözümsüzlük genelde sorunun kendisine değil yansımasına odaklandığında ortaya çıkar. Bir anlamda çözmek değil de çözülmediğinde ne olacağı önemlidir. Hatta çözümsüzlük bazen talep de yaratır ilgiliye. Belki çözer umudunu yaşatır bir süre. Oysa sorunu yaratan çözümü yaratamaz. Sorunun kendisi çözümün parçası olmaz. Sorunu çözmek yerine ibrikçibaşılık yapıp yeni yeni başka sorunlar yaratır habire.
Sorunların artması çözümleri sis gibi bir süre gizler. Oysa sis dağılır; gün, tüm aydınlığı ile ortaya çıkar. Çözüm umuda göz kırpar.
