Rivayet odur ki Neyzen Tevfik’in sevmediği bir milletvekili varmış. Bir gün biri onu kızdırmak için “O sevmediğin milletvekili var ya bakan oldu” demiş. Neyzen de “Daha beter olsun” demiş.
Hayatta bizim hedeflerimiz, beklentilerimiz gerçekleşince mutlu olacağımızı sanırız. Önceden belirlenmiş bazen takıntı haline gelmiş beklentiler bir zaman sonra gerçekleşse bize mutluluk verir mi? Ya da her zaman gerçekçi hedeflerimiz beklentilerimiz mi var? Hem abartılı hedeflerimiz hem de özgüven eksikliği ile kapasitemizin yeteneklerimizin çok altında da olabilir. Ayrıca geçmişte belirlenmiş hedeflerimiz bugünkü yaşamımızı daha anlamlı kılar mı? Bugünkü sen dünkü sen misin?

Ben 2007 yılının Ağustos ayında Hazine Müsteşarlığı’nda Daire Başkanlığı görevimden istifa ederek ayrılmıştım. O zaman bir arkadaşım “Sana yapılacak en kötü şey şu an seni terfi ettirmek, genel müdür yardımcısı yapmak olurdu. 3-5 yıl daha bu görevde kalırdın”. Ben malum nedenlerle zaten terfi beklemiyordum. Hazine Müsteşarlığı yapısı için de yardımcılık da bana göre gereksiz bir unvan idi.
O zamana baktığımda aldığım kararların arkasında etki alanım ve yarattığım değere ilişkin bir öz değerlendirme var. Benim etki alanım eğer ki yeteri kadar katkı sağlamaya uygun değilse bunun beni hangi unvanda ve ekonomik koşulda olursa olsun mutlu etmeyeceğini düşünmüştüm. Uzatmadan da ayrılmış, İstanbul’a taşınarak kendi değerlerime ve o zamanki hedeflerime uygun tercihte bulunarak bir aktüeryal danışmanlık şirketi kurmuştum.
Bu gün baktığımda o kuruluş anındaki kararlar oldukça doğru olsa da zaman içerisinde kuruluş sonrası hedefleri, değerleri yeteri kadar güncellemememin bir eksiklik olduğunu görüyorum. Geçmiş dönemde ara ara kendime, değerlerime, sektöre, ekonomiye, mevzuata, hayata kırgınlıkla zaman kaybettiğim durumlar olmuş. O dönemlerde yeterli kadar esnek olamadığımı fark ettim. Kendi kişisel hedeflerim ve değerlerimle şirket hedef ve değerlerini de yeteri kadar ayrıştırma konusunda profesyonel davranamadığı bazen acı deneylerle bugün daha iyi görüyorum.
Bununla birlikte özellikle son 5-6 yıl içerisinde kendi hayatımı daha anlamlı yapacak çeşitli uğraşlara daha fazla zaman ayırdığımı, hem bireysel kimliklerimde hem de şirketteki iş insanı kimliğimle artan oranda esnediğimi, yeni dengelere ulaşmaya çalıştığımı, buna yönelik gayret içerisinde olduğumu düşünüyorum.
Bu noktadan baktığımda da eski bir hedefi gerçekleştirip Neyzen’in dediği gibi “daha beter olmak” yerine kendi yeni çizdiğim etki alanım içinde yeni oyun planı kurmak bana daha anlamlı geliyor. Eski hataları tekrarlamak yerine yeni hatalar yapmak da anlamlı olabilir.
Son zamanlarda etrafımdaki dünyayı daha çok gözlemlemeye, dinlemeye, anlamaya daha fazla zaman ayırdığımı daha profesyonel yaklaştığı görüyorum. Gözlemlerim kişilerin kendi yarattığı dünyaları sınırladıkları, hayalleri, hedefleri, beklentilerini genelde hayatın anlamını bir kısır döngü içerinde sorgulayan yaşamlar en yaygın olan.
Sonuç da hep artan kaygı, motivasyon eksikliği ve mutsuzluk. Genelde durum ya terfi alamamış, ya hak ettiği konumda veya gelir düzeyinde değil, istediği yerde yaşamıyor, istediği gibi bir ilişkisi yok vb. Var olan sorunların çözümü ve hedeflere ulaşmak için yeterince gayret gösteriliyor gibi görüntü var. Ancak çoğu durumda alternatiflerin, o sırada hayatın içindeki pozitiflerin ve en önemlisi kendi yeterliliklerinin ve kaynaklarının fark edilmediğini ya da göz ardı edildiğini görüyorum.
Belki ara ara kendimize bakıp güncellemediğimiz, takıntı haline getirdiğimiz ilişkilerden, işlerden, hedeflerden, beklentilerden uzaklaşmak yeniden kendi yaşamımızın dengelerini oluşturmak gerekir.
Güncellenmiş bir yaşamın tadını çıkarmak kendimizin eski versiyonunu yaşamaktan daha iyi olacaktır kim bilir.
Eski versiyonlu haliniz de güncellenmiş halinizde siz olacaksınız. Değişime esnekliğe yeniliğine açın kendinizi. İhtiyacınız olan biraz cesaret, biraz gayret, biraz farkındalık, biraz umut.
Desteğe, yol arkadaşına ihtiyaç olursa haber verin.