Arada Kalma

Uzun yıllar Mart ayının ilk pazarında Antalya’da yarı maraton koşmak için ben ve ekürim Necdet Kenar Hillside Su otele giderdik. Bu, çoğunlukla hem koşu yarış sezonun açılışı hem de ilk denize giriş idi. Su sıcaklığı, hava nasıl olursa olsun denize girerdik.

Antalya’nın o dalgalı denizinde kıyıdan denize girerken ve çıkarken öyle bir yer vardır ki orada dalga gelir ve seni ters çevirir. Dalganın kırıldığı yerdir.

Girerken hızla yüzüp biraz açılman gerekir. Ancak çıkarken uzun sürer, dikkat etmek gerekir. O kırılma noktası olan bölgede fazla durulmaz ya daha kıyıya yaklaşacaksın ya da biraz da açılıp dalgalarla oynayacaksın.

Hayatımızın birçok anında yeterli kadar açılıyor, ileriye mi gidiyoruz yoksa kıyıda mı bekliyoruz belli değil. Ama en kötüsü ise o en kırılgan yerde ne geride ne ilerde ne kıyıda ne açıkta olunan nokta. Tam olmama eksik olma hali. Karasızlık, güvensizlik, tereddütlerle bir ileri bir geri misali hedefsizlik. Dolaysıyla da her dalganın hayatın her iniş çıkışının bizi daha çok etkilediği bir zaman dilimi, eylem hali.

İlişkiler bağlamında bakıldığında güzel bir duygusal ilişkide bir adım daha atıp birlikte yaşamamı yoksa bağı eksik tutup uzaktan sevmek mi arasında kalmak belki en çok yıpratan. Tam ne olduğu belli olmayan hal. Güvensizliği, bağlanma sorunu pekiştiren bir şey. Bir gün daha yakın, bir gün uzak hal. Ne kendini ilişkiye vermiş ne de uzak durma niyetini belli etmiş.

İlişkilerinde belki iyiye veya ayrılmaya evirildiği noktalarda oralarda. Ayrılıp uzak durmak da mümkün, kendini ilişkinin güvenli kollarına bırakmakta. Ama ortada kalmak sanırım en yıpratıcı olan. Çoğunlukla kadınlar tam da o noktada sorar; “biz şimdi neyiz?”.

Kıyıda taş mı sektiriyorsun denizde dalga ile mi yüzüyorsun? İlk büyük dalga geldiğinde kumlara geri mi kaçacaksın yoksa açılıp dalga ile salınacak mısın?

Neden öyle olur? Tam olmaz mı her şey? Çoğunluk her yaşanan hayatın her alanında her durumun farklı etkileri vardır. Her olayda hem avantajlar fırsatlar hem olumsuz yanlar tehditler olabilir. Bunları tartmak mümkün değildir. Bazıları altın terazisi ister, bazıları elektronik bakkal terazisi yeterlidir. Bazlılarına kantar az gelir. Bazıları tartıya vurulamaz.
Her bir kişinin terazisi kendi hayatındakileri ayrı tartar. Dolaysıyla her zaman iyileri düşündüğümüzde bizi sarıp sarmalayan mutlu eden pozitifler olacaktır. Ama olumsuzlukları düşündüğümüzde de tereddüt yaratan, karar almanızı geciktiren bizde kaygı uyandıran durumlar olacaktır. Buna kişi karar verir. Bir başkası kişi yerine karar veremez.
Bazen tartmak da istemeyiz. Sonucundan korkarız. Bazen güzellikleri ön plana çıkar bazen umutsuzlukla boğuşuruz. Bir anlamda kendi kendimize ket vururuz. Ne ileriye gider ne geri çekiliriz.

Gerekli olan öz farkındalık aslında. Ne istediğini bilmek iyidir. Ama ne istemediğini de bilmek gerekir. Zaman değişir iyiler de istekler de tehditler de fırsatlarda değişir. Bu hayatı dinamik tutar. Her geçen gün biz değişiriz, hayat değişir hayatla birlikte biz yeni yeni fırsatlar tehditlerle yeni kararlarla karşılaşırız.
Her kimliğimizde performansımız farklı olur. Hızla yatırım kararı alan biri sevdiğini yaklaşmaktan imtina edebilir. Bir gün de istifa eden biri yıllarca kötü bir evliliğin içinde debelenip durabilir.

Özgürlük hayatta istediklerini yapabilmek değildir, istemediklerini yapmamaktır. Arada kalmak yerine isteklerimize sıkıca sarılmaktır belki ihtiyacımız olan.

Leave a comment